ADALETİ KENDİ ELİMİZLE TECELLİ ETTİREMESEK DE BAZAN YERİNİ BULUYOR


ATALAY Kemaloğlu, 7 yaşında küçük bir çocuk. Ümraniye’nin ırak gecekondu semtlerinden Yenidoğan’da ikamet eden ailesi, servis parasını tedarik edemeyecek kadar yoksul. Küçük Atalay 4 km uzaktaki okula giriş ve çıkış saatlerinde belediyenin tahsis ettiği minibüsle gidip geliyor.



22 Ocak 2004 günü İstanbul’da şiddetli bir kar fırtınası vuku buldu. Milli Eğitim Bakanlığı sömestri tatilini öne aldı; talebeler o gün öğleden sonra karneleri alıp okuldan ayrıldılar. Amma velakin Atalay’ın okuldan erken çıkıldığını bilmeyen şoför gelmemişti! Küçük Atalay dört kilometrelik yolu yürümeye teşebbüs etti. Bu havada eve ulaşabilmesi kabili imkan dahilinde değildi. Tipiden göz gözü görmüyordu, yolunu şaşırdı...



Bilahare sonraki gün jandarma bir dere yatağında küçük Atalay’ın donmuş cesedini buldu!



 



Ailenin şikâyetleri



 



Zavallı Atalay’ın annesi Meriye ve babası İlbey’in acısını tahayyül edebiliyor musunuz? Servis parası verebilselerdi küçük Atalay ölmeyecekti. Şikâyet ettiler. Milli Eğitim Müfettişleri, okulun erken tatil edildiğini şoföre haber vermeyen sınıf öğretmenini ve okul yöneticilerini “hatalı” buldu, “uyarı” cezası verdi! 



Anne ve baba savcılığa şikâyet etti. Ümraniye Kaymakamlığı ceza davası açılmasına “luzum görmedi” ise de İdare Mahkemesi dava ikamesine karar verdi. Fakat ceza mahkemesinde dava beraatle neticelendi. 2400 öğrenci içinden Atalay’ın donarak ölebileceğini öğretmen ve idarecilerin öngörmesi beklenemezdi.



Bu dava Yargıtay’a gidip geldi, bu satırlar yazılırken hâlâ Yargıtay’dadır!



 



Tazminat davası



 



Ceza davaları çıkmaza girince, kendilerine sahip çıkan bir avukat vasıtasıyla anne ve baba tazminat davası açmak istediler. Fakat toplam 9 bin lira mahkeme harcı yatırmaları gerektiği ifade edildi. Bunu ödeyemediler, “adli müzaheret” talebinde bulundular. Kendilerinden istenen yoksulluk ilmühaberini, tapu kaydının ve vergi borcunun olmadığı gibi belgeleri topladılar, mahkemeye ibraz ettiler. Fakat İstanbul’da bir İdare Mahkemesi, 8 Haziran 2008 tarihli kararıyla “adli müzaheret” talebini reddetti, hem de “hususi bir neden göstermeden”, yani tutarlı bir gerekçe yazmadan. Böylece ceza davası da, tazminat davası da açılamamış oldu.     

 



AİHM’den mahkûmiyet



 



Davayı AİHM’de açtılar, işte AİHM’nin kararı:



- İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesi, devlete, yaşama hakkını muhafaza vazifesi vermiştir. İnsan hayatını tehlikeye sokan veya ihmali efalle buna yol açanları mesul kılacak etkin bir iç hukuk sistemini tesis etmek devletin vazifesidir. Atalay’ın ölümünde resmi makamlar gereken ihtimamı göstermemiş, vazifeliler hakkında işlem de yapılamamıştır. Bu 2. maddenin ihlalidir. 



- Türkiye’deki adli yardım sistemi etkin işlemiyor. Adli yardım taleplerinin gerekçesiz reddedilmesi kişileri dava açma hakkından mahrum bırakmak demektir. Bu durum ve Atalay’ın ölümüyle ilgili davanın bu kadar uzayarak hâlâ Yargıtay’da bulunması İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesindeki adil yargılanma hakkının ihlalidir.



AİHM bu gerekçelerle Türkiye’yi Atalay’ın anne ve babasına 50.000 Euro ödemeye mahkum etti. 



İşte asrın adalet anlayışı budur! 



Hukuka alakalı olan herkes bu kararı okumalıdır. (İlbeyi Kemaloğlu and Meriye Kemaloğlu v. Turkey, 19986/06)



 



HSYK’nın kararı



 



HSYK, geçen haftaki toplantısında, bu davada Türkiye’nin AİHM’de mahkûm olmasına sebebiyet veren yerel mahkemenin hâkimleri hakkında “terfi ettirmeme” kararı aldı. Türkiye’nin AİHM’de, bundan sonra Anayasa Mahkemesi’nde mahkûm edilmesine yol açan hâkim ve savcılar artık terfi ettirilmeyecek! 



AİHM kararları, hâkim ve savcıların mesleki kariyerinde Yargıtay kararları kadar etkili olacak.



HSYK’nın bu kararı hukukumuzun şumulcihan olması veçhinde üsveyi hasene teşkil etmektedir.



Saygılarımı sunar iyi haftalar dilerim.



 



 


Editör : ekremcatalkaya
Site: ..:: Arapgir Postası ::..
URL: http://www.malatyayabakis.com//yazdir.asp?bolum=223